Arka kapak yazısı :
Şiir nedir, ne değildir, nasıl gelişir?
Şiiri irdeleyen çeşitli sorular... Kendi anlayışını
tek doğru olarak gören, değişmez sanan yaşlı bir
şaire, şiirin her türlüsünü değerlendirme çabası
içindeki bir eleştirmenin yazdığı mektuplar...
Şiir üstüne açık, aydınlık, saplantısız
görüşler... Şiir yazmak, şiir üstüne düşünmek,
iyi bir şiir okuru olmak isteyenlerin
başucu kitabı...
Kitaptan iki mektup örneği :
BİRİNCİ MEKTUP
Sevgili Ş,
Telefonda konuşmaktan hoşlanmadığını söylüyorsun. Ben de hoşlanmam. Telefonu bırak bir yana, ben yazınla ilgili konuları karşılıklı konuşmaktan da hoşlanmam.
En iyisi mektuplaşalım...
Ayrıca, saklarız mektupları, kimin, ne zaman, ne dediği de belli olur. Sonradan, öyle demiştin, böyle demiştin diye birbirimize girmeyiz.
Senin en sevmediğim yanın, insanı doğru dürüst dinlememen, dinler gibi yapıyorsun, ama sürekli kendi söyleyeceklerini düşünüyorsun içinden.
Doğru dürüst dinlemesini hiçbir zaman öğrenemeyeceğine göre, konuşmak bize göre değil, hele telefonda büsbütün olanaksız.
Yazışalım...
Gerektikçe açıp bakarız yazdıklarımıza...
Sana göre benim bir dediğim bir dediğimi tutmuyor; bana göre de, senin...
Kimin fırıldak gibi döndüğü o zaman anlaşılır.
Neyse, ilk mektup benden. İkincisini yazmak için yanıtını bekleyeceğim.
Sakın telefon etmeye kalkma, boşuna konuşuyor, sonunda da birbirimizi hırpalıyoruz.
Bundan sonra her şey mektupla...
Son konuşmalarımızda bir şey dikkatimi çekti, sen artık şairler için hiç olumlu sözler etmiyorsun.
Eskiden de olumsuz yargıların olumlulardan çoktu. Kolay beğenmezdin. Ama şimdi büsbütün beğenmez oldun.
Gençleri soruyorum. Tek beğendiğin yok.
Olabilir mi böyle bir şey!
“Şu çocuk yetenekli, şunda umut var,” der insan.
Eskiden tuttuğun, nerdeyse reklamını yaptığın bir iki genç mutlaka olurdu... Sana yakınlık gösteren, sokulan, tanıdığın çocuklar... Gene de bir ilgilenme, olumlu bir yaklaşım söz konusuydu...
Şimdi kimin adını ansam hemen karşı çıkıyorsun :
“İş yok!”
“Bir şey olmaz!”
“Beğeniyor musun onu! Yok canım!”