| Anlatı | Seçme Şiirleri | Tiyatro | Spor | Çeviriler | Albüm | Çeşitli | Günce | Anı | Deneme | Konularına göre derlenen denemeler | Yaşamöyküsü | Mektup derlemeleri | Yaşamı, sanatı, yapıtları dizisi | Antoloji |

Deneme / ÇAĞINI GÖREBİLMEK

ÇAĞINI GÖREBİLMEK

Bu kitabı satın al

ÇAĞINI GÖREBİLMEK

BJ37VQQKBA7RBN6U8VC0, Adam Yayınları, 1996
Kitabın “Sunu” yazısı :

   Bu kitapta 1962-1969 yılları arasında çeşitli dergilerde, gazetelerde yayımlanan yazılarımı, seçme yapmadan, bir araya getirdim. Özellikle 1962-63-64’te epeyce yazı yazmışım, sonra yayımcılık, dergicilik ağır basınca, edebiyatla ilişkim, daha çok, her yıl düzenlediğim Türk Edebiyatı antolojileri çerçevesinde kalmış.
   Bugün gençlerle konuşurken belli bir dergide yazmalarını, birkaç dergiye birden yazı vermemelerini öğütlüyorum, ama kendim öyle yapmamışım başlangıçta. Örnekse 1962’de “Yeditepe”, “Varlık”, “Türk Dili”, “Forum” dergileriyle “Vatan” gazetesinde yazılarım çıkmış. Bu durumdan sıkılmış olmalıyım ki, 1963’te “Yeditepe” ile “Yön”, 1964-65’te “Yeni Dergi” ile “Yön”, 1966’da yalnız “Yeni Dergi”, 1967’de “Yeni Dergi” ile “Ant”, 1968-69’da gene yalnız “Yeni Dergi” dışında bir yerde yazı yayımlamamışım. Bağlandığım “bir” sanat dergisi olmuş (önce “Yeditepe”, sonra “Yeni Dergi”), bir de haftalık politika dergisinin sanat sayfasına yazı vermişim.
   Kitabı düzenlerken yazılarımı konularına ya da türlerine göre bölümlememin iyi olmayacağını gördüm. Denemeler, araştırma ya da inceleme niteliği ağır basan yazılar, söyleşiler, salt bilgi aktaran kısa çiziktirmeler, tartışmalar, değiniler, kitap tanıtma yazıları... Sonunda türlere göre kaba bir bölümleme yapıp o bölümler içinde kronolojik bir sıralamaya gitmeyi daha uygun buldum.
   Bu bana başka bir açıdan da uygun görünüyor : Yazılarımı yıllar sonra bir arada okur önüne çıkarırken, yalnız kendi düşünce gelişimimi sergileyip günümüzün yargısına sunmak amacında değilim; bir yazarın açısından, öznel bir aynadan da olsa, belli dönemleri geleceğe yansıtmanın, o günlerde biz şu konularla ilgileniyorduk, şunları tartışıyorduk demenin de yararı olduğuna inanıyorum.
   Birinci bölüme denemelerle söyleşileri, bir iki kısa bilgi yazısını, ikinci bölüme tartışmaları, değinileri, üçüncü bölüme türünü adlandıramadığım “Bugün Pazar Şiiri” adlı çalışmayı, dördüncü bölüme kitap tanıtma yazılarıyla gene kitaplara yönelik eleştiri, inceleme, değinileri, beşinci bölüme de konuşmalarla soruşturmaları koydum.
   Yazıların hangi dergilerde, gazetelerde, hangi tarihlerde çıktığı altlarında yazılı. Bunları sakladığım kopyalara yayımlandıkları zaman yazmayı savsaklamışım, sonradan arayıp bulmak bayağı sorun oldu. Üçünü ise bulamadım. Yazıp da yayımlamamış olabilir miyim? Sanmıyorum. Nerede, ne zaman çıktığını bulamadığım üç yazım şunlar : “Eleştirinin Gelip Dayandığı Yer”, “Alttan Gelen Sansür”, “Kültür Sömürücülüğü”. Bu üçüncü yazıyı yayımlamamış olabilirim. Öfkeyle yazmışım. Belki sonradan vazgeçmişimdir. Buraya alırken de biraz yumuşattım. Bu yazıların kronolojik yerlerini ise içlerindeki ipuçlarından yararlanarak belirlemeye çalıştım.
   Son bölümdeki ilk iki konuşma öğrenci ödevleri. Yayımlandıklarını sanmam. Öğretmenler öğrencilerine yazarlarla konuşma yapma ödevi veriyorlar. Birinci konuşmayı yapan öğrencinin adını, konuşma tarihini bendeki kopyaya yazmışım. İkincide böyle bir bilgi yok. Bu bölümdeki üçüncü yazı bir soruşturmaya yanıt, ama ne zaman, nerede çıktığını bulamadım. Başına soruları da eklememişim.
   “İdil Özerdem İçin” başlıklı yazı ise Doğan Kardeş Yayınları’nın 1964 yılında yayımladığı Güneşlerin Şarkıları adlı kitabının önsözüdür. İdil o zaman sekiz yaşındaydı, çevresindekileri şaşırtan, sarsıcı etkiler yaratan şiirler söylemekte, bir yandan da birbirinden güzel resimler yapmaktaydı. Şimdi büyümüştür. Şair olmadı. Kim bilir nerede?
   Bu kitaptaki yazıların, özellikle sanat - politika ilişkisi üzerine olanların, bugün (aşağı yukarı yirmi yıl sonra), yazıldıkları günlerdeki gibi tepki görmeyeceklerini, çok daha olumlu karşılanacaklarını biliyorum. Bugün bu tür düşünceler, sanat çevrelerinde, benimsenmiş, tartışılması gerekmeyen doğrular olarak görülüyor. Ayrıca, eleştiri alanında büyük ilerlemeler oldu. İşlenen konular çok değişti. 1960’larda eleştiri üzerine yazarken adlarını anmadığım (yani daha ortaya çıkmamış) kişiler bugün baş köşelerde oturuyor.
   Yirmi yıl az zaman değil...

(ss. 7-8)

Devamı