Kitabın arka kapak yazısı :
Kültür nedir? “Kültür” sözcüğünün anlamı zaman içinde
nasıl değişti? “Kültür” ile “Uygarlık” eşanlamlı mı?
Yüksek kültür, popüler kültür, kitle kültürü,
kentsoylu kültürü, proletarya kültürü, demokrasi kültürü,
yalan kültürü, ne demek bütün bunlar?
Toplumbilimsel anlamıyla kültür... Düşünsel anlamıyla
kültür... Sanatsal anlamıyla kültür...
Kültürün iyisi kötüsü olur mu?
Kültürlerin alışverişi, kültürlerin çatışması...
Şiirin, tiyatronun, sporların kültür içindeki önemi...
Futbol terörü... Aydın düşmanlığı... Sömürü
kültürü, kültür emperyalizmi... Yıllar boyu
yineleye yineleye yazdığı açık, aydınlık denemeleriyle
Memet Fuat “kültür” sorunlarını irdeliyor...
Kitabın “Sunu” yazısı :
Bu kitaptaki ilk yazı 1965’te yazılmış, son yazı 1996’da. Yazarlığım boyunca birtakım bilgileri yineleye yineleye hep kültür sorununa dönmek gereğini duymuşum.
“Kültür” sözcüğünün değişik anlamları; zaman içinde bu anlamların nasıl geliştiği; “kültür” ile “uygarlık” sözcükleri arasındaki ince ayrım; kültürlerin sürekli alışverişi; emperyalistlerin kültürü sömürü amaçlı kullanışları; seçkin aydınlar; yüksek kültür, popüler kültür, kitle kültürü; kentsoylu kültürü, proletarya kültürü; demokrasi kültürü, yalan kültürü; aydın düşmanlığı; kültürün iyisi kötüsü; kültürlerin çatışması; şiirin, tiyatronun, sporların kültür içindeki önemi; kültürlü insanların çoğalmasını özlemek ile herkesin kültürlü olmasını özlemek arasındaki ayrım...
Dönüp dolaşıp hep “kültür” demişim... Bu arada, yazdığım bazı yazılar birbirinin tıpatıp eşi...
İnsan topluluklarının, dolayısıyla kültürlerin - yaşama biçimlerinin, yapıp etmelerin, düşüncelerin, duyguların, inançların - hızlanan taşıt araçlarıyla, bütün dünyayı ağ gibi ören iletişim araçlarıyla böylesine birbirlerine yaklaştırıldığı bir çağda, kapitalizmin küreselleştirme çağında, kültürlerin çeşitliliği, kültürlerin alışverişi, kültürlerin çatışması, kültürlerin egemenlik sağlama savaşımı hiç önemini yitirmeyen konular.
Çeşitli yaşama biçimlerinden en güzel, en doğru, en haktanır olanlar mı yaygınlık kazanıyor? Öyle olabilseydi sorun kalmazdı... Ne yazık ki ticaret sağlıyor kültürlerin üstünlüğünü...
Günümüzde değişik kültürlerin ortak bir sorunu durumuna gelen “futbol”u düşünelim.
Futbol Türkiye’ye 1900’lerin başında gelen bir spor oyunu. Başka bir kültürden gelmiş. Önceleri amatörce oynanmış. Geldiği ülkelerde olduğu gibi. Beğenilmiş, tadına varılmış, bizim kültürümüzdeki spor oyunlarının önüne geçmiş.
Sonra gene başka kültürlerdeki gelişmelerinin etkisiyle profesyonelleşmiş, giderek çevresinde bir iş dünyası oluşmuş. Parayla izlettirme; sporcu ticareti; kullanılan malzemelerin üretimi, dağıtımı, satımı; toto; habercilikten kazanç sağlama; müşteri kızıştırma (yandaş yaratma) derken, çığrından çıkan ticaret teröre, döner bıçağı satışlarını artırmaya kadar genişlemiş.
Bugün bu spor oyununun kaynağı olan İngiliz kültüründe de, sonradan alıcısı olan Türk kültüründe de, nasıl önleneceği kara kara düşünülen, bir izleyici terörü yaşanıyor.
Yakında “düşünsel anlamıyla” kültürlü insanlar, profesyonel futboldan vazgeçilmesini önerebilirler. Kendileri candan birer izleyici oldukları halde...
Ama bu spor oyunu artık ticaretimizin, sanayimizin, şans oyunlarımızın, kısacası, “toplumbilimsel anlamıyla” kültürümüzün bir parçası...
Vazgeçmek olanaksız...
“Düşünsel anlamıyla kültür”, “toplumbilimsel anlamıyla kültür”, daha başka anlamlarıyla kültür...
İşte bu kitapta döne döne bunları okuyacaksınız.
Demokrasiyle yönetilmek istenen bir ülkenin bütün insanlarını “kültürlü” yapma gereğinin kaçınılmaz zorunluluğunu duyarak...
En sıradan işleri yüklenenlerin bile, diyelim Yunus’u, Karacaoğlan’ı, Fuzuli’yi, Bedreddin’i, Sinan’ı, Siyahkalem’i, Itrî’yi, Dede Efendi’yi, Atatürk’ü, Nâzım Hikmet’i, Eflatun’u, Shakespeare’i, Cervantes’i, Rousseau’yu, Marx’ı, Tolstoy’u bildiği bir ülke...
(ss. 7-8)