Yaşam Öyküsü

   Memet Fuat askerlik dönüşü üniversiteden beri yakınlık duyduğu İzgen Öksüzcü ile evlenmişti. Fındıklı’daki Edebiyat Fakültesi’nde, biri İngiliz Filolojisi’nde, öbürü Türkoloji’de okurlarken her zaman birlikte gezmeleri, akraba olduklarından pek yadırganmazdı. Aralarındaki sevda ilişkisini İzgen’in sınıf arkadaşı Solmaz’dan başka bilen yoktu.
   Evleneceklerini söylediklerinde yakınları hem şaşırmış, hem de sevinmişlerdi. Kafaları, duyarlıklarıyla birbirine çok benzeyen iki insandılar.
   Memet Fuat’ın De Yayınevi’nde geçirdiği coşkulu, özverili yıllar boyunca, İzgen Bengü de Şişli Terakki Lisesi’nde aynı coşku, aynı özveriyle öğretmenlik etti. Öğrencilerince çok sevilen bir öğretmen oldu.
   1961’de tek çocukları Kenan doğdu.

   Altunizade’ye yerleştikten sonra, daha Fahamet Teyzesinin evinin temellerini attığı günlerde Memet Fuat, boş arsalarda futbol oynarken bağrışıp çağrıştıkları, kavga ettikleri, söverek konuştukları için ikide bir azarlanan, oyunları engellenen küçük çocukları korumaya başlamış, onları sportmenliğe yönlendirme çalışmalarına girişmişti.
   Hafta arası düzenli antrenman yapmaları, hafta sonu başka mahallelerin çocuklarıyla maçlar almaları, paslaşarak güzel futbol oynamaları, kısa sürede öfkeli çevrenin yumuşamasını, çocuklarla büyüklerin barışmasını sağlamıştı. Artık kimseyi rahatsız etmiyorlardı. Ağabeyler, ablalar, hatta anneler, babalar gelip onların maçlarını izlemekten hoşlanır olmuşlardı.
   Bu sırada Altunizade’deki eğitimli insanların bir araya geldikleri bir kahvede, futbola düşkün gençler, bir kulüp kurma düşüncesini ortaya attılar. Bağlarbaşı’nda, Çamlıca’da liglere katılan kulüpler vardı. Altunizade’nin de bir kulübü olmalıydı.
   Üstelik yıllar önce, o günün gençlerini bir araya toplayan, futbolun yanı sıra, boş bir dükkânı küçük bir tiyatroya dönüştürüp Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun yönlendirdiği doğaçlama oyunlar oynamalarını da sağlayarak unutulmaz bir kültür etkinliğini gerçekleştiren, “Altınyurt” adlı, kütüğe geçirilmemiş bir kulüpleri de olmuştu.
   Bu kulübü yeniden kurabilir, pek çoğu iş güç sahibi varlıklı insanlar haline gelmiş o günün gençlerinin tatlı anılarını canlandırarak desteklerini sağlayabilirlerdi.
   Böylece 1959 yılında Altunizade’deki bir kahvede Altınyurt Gençlik ve Spor Kulübü kuruldu. Beş kurucu arasına, Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun oğlu Tuna Baltacıoğlu ile sporlara yakınlık duyan Metin Yasavul da alınmıştı.
   Fazla kalabalık olmayan bir semtin birlikte büyümüş, aynı okullarda okumuş çocukları, aynı kahvede toplanıyor, ama değişik partileri destekliyorlardı. O yıllarda C.H.P. ile D.P. özellikle gençleri bir araya toplayan kulüpleri, dernekleri kendi denetimlerine almak için yarışırlardı.
   Bu yüzden, siyasal oyunlardan hoşlanmayan bazı kimseleri Altınyurt’a çekmek pek kolay olmadı.
   Annesi semte adını veren Altunizade ailesinden olan Tuna Baltacıoğlu herhangi bir partiden değildi. Onun saygınlığıyla, kulüpte siyasaya kesinlikle yer verilmeyeceği görüşü inandırıcılık kazanınca, zaten hepsi aynı semtin çocukları olarak birbirlerini çok yakından, ailece tanıyan C.H.P.’liler ile D.P.’liler Altınyurt Kulübü’nde iyi bir iş yapmanın coşkusu içinde birlikte çalışmaya başladılar.
   Alışkanlıklarını sürdüren, kulübü bir partiye bağlamaya kalkanlar ise karşılaştıkları dirençle geri çekilmek, hatta çevreden uzaklaşmak zorunda kaldılar.
   Kahvede yapılan ilk genel kurul toplantısında, küçük çocuklara futbol takımı kurup düzenli maçlar yaptırması beğenilerek izlenen Memet Fuat da yönetim kuruluna seçildi.
   Altınyurt semtin desteğini alınca büyük bir hızla gelişti. Altunizade köşkünün parsellenmiş olan bahçesinden bir dönüm arsa kulübe bağışlandı.
   Bu güzel arsanın üstüne bir lokal yapılmalıydı. Kimi planını çizdi, kimi krediyle demirini, kerestesini, tuğlasını sağladı, kimi doğramasını, kiremitini, borularını bağışladı, kimi boğaz tokluğuna çalıştı, sonunda ortaya içinde sahnesiyle küçük bir lokal çıktı. Önüne de önce toprak, bir iki yıl sonra ışıklandırılmış asfalt bir basketbol ile voleybol sahası yapıldı.
   Altınyurt Spor Kulübü aslında Halkevleri’ne benziyordu. Ama şöyle bir değişiklikle : Halkevleri öncelikle kültür yuvalarıydı, bu kuruluşlara ağırlıklı olarak zihinsel etkinlikler için gidiliyor, istenirse spor da yapılabiliyordu. Altınyurt ise doğrudan bir spor kulübüydü, ama buraya spor için gelenler, duvarlara resim kolunun astığı resimleri izlemek, müzik kolunun çaldığı ezgileri dinlemek, tiyatro kolunun oynadığı oyunlara katılmak, edebiyat kolunun düzenlediği okuma gecelerinde yer almak olanağını buluyorlardı. Her şey amatörce, yarım yamalaksa da, son derece bilgilendirici, eğiticiydi.
   Çocuklar birtakım etkinliklere katılırken anneler babalar da kulüpte toplanıp çay içiyor, evlerinde yapıp getirdikleri kekleri, pastaları birlikte yiyor, söyleşiyorlardı.
   Kulüp kısa sürede büyüklerin toplanma, mahalledeki oğlanların kızlarla doğru dürüst arkadaşlık etme, spor yapma, zihinsel etkinliklerde yan yana yer alma ortamına dönüşmüştü.
   Futbol, basketbol, voleybol, masa tenisi, satranç oynanıyor, eskrim yapılıyordu.
   Bu sporlar için gelen çocuklar, katılmasalar da zihinsel etkinliklerin yanından ya da içinden geçiyorlardı. Tiyatro, resim, müzik, folklor, fotoğraf, edebiyat, her şey vardı.

1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10- 11